1 Kasım 2008 Cumartesi

Duygusallık Üzerine...

27 Ekim 2008


Kral Lear, ülkesini kızları arasında paylaştıracaktır; ama ona olan sevgileri ölçüsünde… Kızlarını karşısına alır ve sevgilerini anlatmalarını ister. İlk iki kız yere göğe koyamazlar babalarını, Cordelia’ya ne söyleyeceği sorulduğunda*1 ‘Hiçbir şey’ der. ‘Bir evladın babasını sevdiği gibi seviyorum.’. Cordelia*2 mirastan pay alamaz, ama nankör ablaları daha kralın ölmesini beklemeden entrikalara başlar…

İlkokul biterken çok sevdiğim iki arkadaşım bana bir posta kartı hediye etmişti, Fenerbahçe atkısını boynuna dolamış bir sarı kanarya… Kartın arkasında çok içten, güzel sözler vardı, çok hoşuma gitti. Tek bir cümle vardı beni üzen: ‘Belki sen bizi sevmemişsindir ama biz seni çok sevdik..’ Neden ama? Neden sevmeyecektim ki ben onları?.. Çok uzun yıllar aklımdan çıkmadı bu söz, belki okulun son günü herkes ağlarken ben sakin tavırlar ardına gizlenmiştim*3, ortaokulda da arkadaşlarım olacaktı, hem ne var aynı şehirde değil miydik, annem*4 öyle demişti, yapacak bir şey yoktu, üzülmemeliydim… Ama seviyordum ben de onları, sevmesem saklar mıyım o kartı hala…

Hayatımın hiçbir döneminde insanları abartılı sevgi sözcükleriyle kandırmadım…Herkesin ilgisini çekeceğimi bile bile insanların gözü önünde olur olmaz şeylere ağlamadım*5, güzel bir bebek gördüğümde gidip onu mıncıklamadım*6.. Ayyyy ne romantiiiiiiiiiiiiiiiikkk! cümlesi benim dudaklarımdan dökülmedi. Mizacım müsait değil bunlara. Bana ‘hiç duygusal değilsin!.’ diyorlar, değilsem de ne olmuş?.. Belki sadelikten ve içten olmaktan hoşlanıyorum, bu nedenle duygularımı süsleyip püsleyip gözler önüne sermeyi reddediyorum. Gerçekçiyim, mantıklı olan neyse onu söylüyorum, doğru olanı yapmaya çalışıyorum. O nedenledir ki her derdi olan benim kapımı çalıyor, hem ilkokulda ağlaya ağlaya tükenen arkadaşlarım kaçınız aradı birbirini sonra? O gün ağladınız, bana da ‘duygusuz’ dediniz belki, konu kapandı.

Ortaokuldaydım Kral Lear’ı ilk okuduğumda, çok etkilenmiştim Cordelia’nın asaletinden, dürüstlüğünden. Bir evladın babasını sevdiği gibi seviyor işte..Göz boyamayı reddediyor. Anlata anlata, ağlaya ağlaya bitiremeyecek bir şey yok, sevmek yeterince derin değil midir? Neden her şeyi ölçmek, birbiriyle yarıştırmak ister insanlar? Kaldı ki insanın kalbinden geçenleri neyle ölçmekteyiz? Doğruluğu tespit edilemeyecek ard arda dizili sözcüklerle mi? Ortaokuldayken Türkçe dersinde uzun cümleler kurmaya çalışırdık, cümle uzamalıydı ama yapı bozulmamalıydı, satırlarca cümle kurduğumuz olurdu… Kabul edelim ki o yazdıklarımızın hemen hepsi anlamsızdı çünkü amacımız sözü uzatıp gösteriş yapmaktı…

Ben artık kısa cümleler kuruyorum* 7 ve bazen de Cordelia gibi susuyorum. Cordealia ’nın asil ruhu sizinle olsun…



*1:Shakespeare’ in Macbeth kadar sevdiğim tragedyası Kral Lear elbette bu kadar basit değil..
http://www.geocities.com/geotassie/action3.html
Cordelia ile Kral Lear’ın dialogunu ararken Kral Lear’ın filme çekileceğini öğrendim. Cordelia’yı Keira Knightley canlandıracakmış, çok yerinde bir seçim bence…
http://www.imdb.com/title/tt1235140/


*2:kökeniyle ilgili değişik teoriler vardır: - cor: 'heart' (kalp)'in latince karşılığı



-delia: 'ideal' kelimesinin anagramı
Devamı için sözlüğe başvurunuz: http://sozluk.sourtimes.org/

*3:Merak ediyorum, Candan Erçetin, 2000: Merak ediyorum ne yapacaksın bundan sonraki hayatında/ o alaycı gözlerin eğlenerek bakacak mı başkasına aklın bendeyken hala../merak ediyorum rastlaşacak mıyız günün birinde herhangi bir yerde/ o çağlayan ruhun sakin tavırlar ardına gizlenecek mi yine/ yıllar geçtikçe sıradan mı olacaksın yoksa yenilmeyip hayata sevdiğim gibi mi kalacaksın… bakınız şarkı duygusal :)

*4: Anneannemle birlikte hayranı olduğum kadınlar listesinin zirvesinde oturur yıllardır... Genellikle sözünden çıkmam çünkü mantığın almadığı bir öneriyle gelmez. Bir de onaylamadığı bir şeyi yapmaz ve yaptırmaz. Sahip olduğu vicdan ve akıl, onu böyle güçlü kılıyor muhtemelen… Kadınlara özgü kimi kapris ve şımarıklıklardan onda eser olmadığı için bazı hemcinslerimi anlayamıyorum… İnsan duygularını kontrol edebilmeli, edebilir.. Ağlamayabilir mesela: Tek bir çığlık duydum annemden, beşinci sınıftaydım dayımı kaybettiğimizi telefonda öğrenmişti. Ablam hala korkar gece çalan telefonlardan… Annemse gözümün nuru dediği ağabeyini hem de hiç beklenmedik bir anda yitirmiş de olsa dimdik durdu cenazede ve sonrasında, tek bir dakika koyvermedi kendini çünkü ben vardım, ablam, babam vardı; doğrusu buydu…

Zaman zaman ufak fikir ayrılıklarımız olmuyor mu, oluyor elbet…O zaman da yılların klasiği sitemine başlar annem gülümseyerek: ‘‘Alemin kızları, ‘annemiz annemiz’ diyorlar..(Annem kızar diye detaya giremiyorum:) ) .. Siz beni dinlemiyorsunuz..’’ Senin kızın olduğum için dinlemiyorum anne, sen gözü kör bir Kral Lear olmadığın için doğru bildiğimi söylüyorum ki birlikte yanlışa sürüklenmeyelim.

*5:Ağlamak da gülmek kadar ihtiyaçtır muhakkak ki… Ama gülmek birlikte gerçekleştirilebilen bir eylemdir, dalga dalga yayılır, bir anda etrafı sarar kahkahalar, istediğin kadar gülersin el ne karışır.. Peki ya ağlamak?.. Kim yanında birinin ağlamasına izin verir (en azından umursamaz damgası yemek var işin ucunda..) hemen sorulacaktır, nedir sebebi. Amaç ilgi çekmekse ne ala:) Ama içimden geldi, gözyaşlarımla çıksın sıkıntım içinden gibi bir niyet varsa bu eylem yalnız gerçekleştirilmelidir, değil mi? Ortaokul yıllarından beri böyle düşünüyorum; sıraya kapanıp ağlayan kızlar vardı hani herkesi başına toplar, tartışmada sonuna kadar haksızsa bile o golle o dakika öne geçer yani ağlayan kazanır. O kızlar hala aynı numaraları yapıyorlar, bense hala haksız kazancın her türlüsüne karşıyım…

*6: her bebek bir mucize ve hepsi de güzel..dokunmak da bir sevgi dili muhakkak ama yok, ben yolda yürürken bir bebek göreceğim de ‘amaniiinnn bicicicici vidiividi’ ve bir takım tuhaf sesler eşliğinde öpüp duracağım onu..Öncelikle bunun hijyenik olmadığını düşünüyorum,ne bileyim belki bebeğe sorabilsek gelen geçen onu öpsün filan istemeyecek ya da peki tamam kabul ediyorum soğuk bir insanımJ Ama ey sevgili sevgi tomurcukları, siz de bir gün şunu deneyin: ona bakın ve dua edin, tüm ömrü boyunca böyle saf ve temiz kalması için, kendi nefsine yenilmekten (insan en büyük iyiliği de kötülüğü de kendisinden görür bence) ve tüm kötülüklerden korunması için.. iyilik dileyin, iyilik de sizi bulsun; bu onu mıncıklarken duyacağınız keyiften daha büyüktür. Sadece bir kez gördüğünüz güzel gözlü çingene kızının talihinin değişmesi için dua edin; içinize temiz bir damla düşecek, ferahlayacaksınız.. E-postalarda biriken iletiler tadında olduğunu fark ettim ama ben bunları yıllardır yapıyorum ve kendimi iyi hissediyorum.


*7:Şebnem Ferah’ın aynı adlı albümünden (1999),aklıma geldi:
Sizi bilmem ama ben karar verdim su gibi duru olup hep akmaya



Başka sular tanıyıp çoğalmaya dalgalanmaya taşmaya



Son günlerde çok düşünür oldum



Zor zamanları çabuk atlatır oldum



Yalnız mıyım insanlar içinde arkadaşlarım aşklarım içinde



Yara aldım bundan iki yıl önce



Hiç susmadım şarkı söyledim günlerce



Artık kısa cümleler kuruyorum



Sevdiklerim sevmediklerim yanımda



Kabullendim her şeyi olduğu gibi yola çıktım yarınlara



Son günlerde çok düşünür oldum



Zor zamanları çabuk atlatır oldum



Bakıyorum aynaya her gece içim rahat biraz yorgunum sadece



Hayatıma giren herkese yaşanmış her şeye



Teşekkürler büyüyorum sizinle

Hiç yorum yok: